Kontakt Lens Almak

Kontakt lens nasıl alınır? Hangi lens markası en iyi lens? Göz muayenesi olun, göz doktorunuz size en uygun kontakt lensi önersin.

Kontakt lensler nasıl alınır?

Kontakt lens almak

Kontakt lens takmaya başlamadan önce kontakt lens konusunda görüşmek üzere göz doktorunuzdan bir göz muayenesi randevusu almanız gerekir. Birçok durumda kontakt lens takmaya başlamadan önce gözlerinizin muayene edilmesi gereklidir. Göz doktorunuzdan bu iki işlemi yapabileceği bir randevu aldığınızdan emin olun.

Göz muayenesi ve kontakt lens uygulaması hakkında bilgiyi burada bulabilirsiniz:

Göz Muayenesi

Bunun ardından göz muayenesine başlanacaktır. Bu işlem göz sağlığınızı ve mevcut görüş kabiliyetinizi belirlemek üzere oluşturulmuş bir dizi testten meydana gelir. Göz doktorunuz gözlerinizi birlikte ve/veya farklı yöntemlerle her seferinde birini test edecektir: Genel görüş, çeper görüşü, derinlik algısı, kas reaksiyonları, göz basıncı ve benzeri. Bu muayenenin sonunda göz doktorunuz size görüşünüzü düzeltecek bir reçete verecektir. Bunun ardından kontakt lens takmaya başlayabilirsiniz.

Kontakt lens takmak / Lens kullanımı

Gözler farklı şekillerde ve boyutlardadır dolayısıyla kontakt lenslerin gözünüze tam olarak oturduğundan emin olmak için lenslerinizin doğru olarak “takılması” gerekir. Bunu yapabilmek için göz doktorunuzun gözünüzün ve yüzeyinin özel ölçülerini alacak ve kontakt lenslerin takılma şeklini etkileyecek eğim ve diğer etmenleri kontrol edecektir.

Kullanacağınız ve size en uygun kontakt lens tipinin belirlenmesi açısından gözlerinizin ne kadar kuru olduğu çok önemlidir. Göz doktorunuz ACUVUE® OASYS® with HYDRACLEAR® PLUS kullanmanızı tavsiye edebilir. (yeniden kullanılabilir lensler) ya da günlük tek kullanımlık kontakt lensler artan kuruluğun önlenmesi için kullanılabilir.

Son olarak kontakt lens takmanızı zorlaştıracak herhangi bir sorun olmadığından emin olmak üzere korneanız ayrıntılı şekilde incelenecektir.

Ardından deneme lensleri gözlerinize takılacak ve doktorunuz bu kontakt lenslerin gözünüze ne kadar iyi oturduğunu gözlemleyecektir. Lenslerin gözünüze “yerleşmesi” belirli bir süre alabilir dolayısıyla kontakt lens takıldıktan sonra ve göz doktorunuz lensi kontrol etmeden önce 10 ya da 15 dakika gibi bir sürenin geçmesi gerekir. Doğru çifti bulmadan önce bir çift daha denemeniz gerekebilir. Göz doktorunuz taktığınız lenslerin size uyduğundan, görüşünüzü düzelttiğinden emin olduktan sonra kontakt lens takmayı öğrenmeye hazırsınızdır.

Kontakt lens talimatları

Kontakt lenslerinizi takmayı (ve çıkarmayı) öğrenmek çok kolaydır. Sadece biraz sabır ve pratik gerektirir. Bazı insanlar nasıl yapılacağını hemen öğrenir ve birkaç defa pratik yaptıktan sonra alışkanlık halini alır.

Göz doktorunuz kontakt lenslerinize nasıl bakmanız ve kontakt lenslerinizi nasıl takmanız gerektiğini size öğretecektir. Bunun yanı sıra yazılı talimatlar da alacaksınız – ve herhangi bir sorunuz olursa göz doktorunuzu aramalısınız.

Büyükada’da bir altın yürekli anne: Nüket Diner

Otizmli bireylerin ve ailelerinin ihtiyacını karşılayan bütüncül hizmetler, Mikado Otizm Spor ve Yaşam Merkezi’nde bir araya getirildi.  Büyükada’da açılan merkezin proje yöneticisi, kendisi de 17 yaşında bir otistik annesi olan Psikolog Nüket Diner, bütüncül hizmetleri atölye çalışmaları, terapi programı, akademik eğitim, yaşam becerisi kazandırma eğitimi, sosyal ve davranışsal uyum eğitimi olarak belirtiyor.

Nüket Diner, Büyükada'da savaşıyor

Nüket Diner, Büyükada’da savaşıyor

Atölye çalışmaları el sanatları, resim, müzik, marangoz, seramik atölyeleriyle sera çalışmalarını kapsıyor. Terapi programında konuşma terapisi, duyusal bütünleme, duygu analizi, psikoterapi, ritim terapisi ve uğraş terapisi yer alıyor. Otizmli bireylerin dil becerileri ve kişiler arası diyalog gibi iletişimsel, düşünsel ve duygusal beceriler geliştirmeleri de terapi programı kapsamında ele alınıyor. Akademik eğitimde ise okul öncesi ve okula destek eğitimi veriliyor.

Türkiye’de otizm tedavisinin klinik yaklaşımlarla sınırlı olduğuna, konuşma terapisi, aile destek terapisi gibi eğitim ve sosyal destek anlamında bütüncül hizmet veren özel ya da kamusal bir merkez bulunmadığına dikkat çeken Psikolog Nüket Diner,  projenin otizmli çocuk ve gençlerin, gündelik yaşam içinde görünür ve katılımcı olmalarını sağlayacak yaşam becerilerini geliştirmeye destek olacağını vurguluyor. Programın hedef grubunu üç yaş ve sonrası otizmli çocuklar ve yetişkin bireyler oluşturuyor. Projenin üst yaş sınırı yok. Ayrıca otizmli bireylerin ailelerine yönelik aile destek programları da uygulanıyor.

Psikolog Diner, “otizm, tedavisi olmayan yaygın gelişimsel bir bozukluk olarak bilinmesine rağmen, kişiye özel eğitim verildiğinde ve yaşamı düzenlendiğinde otistiklerin farklı düzeylerde gelişmeler kazanmaları, hatta yalnız başına hayatlarını idame ettirmeleri mümkün” diyor. Psikolog Diner, otistiklerin resim, müzik, spor gibi özel yetenekleri saptandığında verilecek eğitim ve yönlendirmeyle üstün başarılar gösterdiklerini belirtiyor.

Psikolog Nüket Diner,  “Hem şehir yaşamına uyum sağlayabilmek hem de bol oksijenli doğal yaşam koşullarını yaşamak amacıyla Büyükada seçildi” diyor. Psikolog Diner’in verdiği bilgilere göre, otizmli bireyler normal hayatın içinde ada halkıyla iç içe yaşayarak iletişimsel, sosyal ve yaşamsal beceriler kazanırken, farklı eğitimlerle de bireysel gelişim ortamı buluyorlar. 5 katlı merkez toplam 500 m2., ayrıca çiçek ve meyve bahçeleriyle 90 m2. bir yüzme havuzu bulunuyor.

Eğitim programı, çocukların değerlendirilmesi sonucu belirleniyor ve daha sonra buna göre bir ücretlendirme yapılıyor. -AYŞE ARMAN’A ANLATTI

tizmli bireylerin ve ailelerinin ihtiyacını karşılayan bütüncül hizmetler, Mikado Otizm Spor ve Yaşam Merkezi’nde bir araya getirildi. İstanbul, Büyükada’da açılan merkezin proje yöneticisi, kendisi de 17 yaşında bir otistik annesi olan Psikolog Nüket Diner, bütüncül hizmetleri atölye çalışmaları, terapi programı, akademik eğitim, yaşam becerisi kazandırma eğitimi, sosyal ve davranışsal uyum eğitimi olarak belirtiyor.

Atölye çalışmaları el sanatları, resim, müzik, marangoz, seramik atölyeleriyle sera çalışmalarını kapsıyor. Terapi programında konuşma terapisi, duyusal bütünleme, duygu analizi, psikoterapi, ritim terapisi ve uğraş terapisi yer alıyor. Otizmli bireylerin dil becerileri ve kişiler arası diyalog gibi iletişimsel, düşünsel ve duygusal beceriler geliştirmeleri de terapi programı kapsamında ele alınıyor. Akademik eğitimde ise okul öncesi ve okula destek eğitimi veriliyor.

Türkiye’de otizm tedavisinin klinik yaklaşımlarla sınırlı olduğuna, konuşma terapisi, aile destek terapisi gibi eğitim ve sosyal destek anlamında bütüncül hizmet veren özel ya da kamusal bir merkez bulunmadığına dikkat çeken Psikolog Nüket Diner,  projenin otizmli çocuk ve gençlerin, gündelik yaşam içinde görünür ve katılımcı olmalarını sağlayacak yaşam becerilerini geliştirmeye destek olacağını vurguluyor. Programın hedef grubunu üç yaş ve sonrası otizmli çocuklar ve yetişkin bireyler oluşturuyor. Projenin üst yaş sınırı yok. Ayrıca otizmli bireylerin ailelerine yönelik aile destek programları da uygulanıyor.

Psikolog Diner, “otizm, tedavisi olmayan yaygın gelişimsel bir bozukluk olarak bilinmesine rağmen, kişiye özel eğitim verildiğinde ve yaşamı düzenlendiğinde otistiklerin farklı düzeylerde gelişmeler kazanmaları, hatta yalnız başına hayatlarını idame ettirmeleri mümkün” diyor. Psikolog Diner, otistiklerin resim, müzik, spor gibi özel yetenekleri saptandığında verilecek eğitim ve yönlendirmeyle üstün başarılar gösterdiklerini belirtiyor.

Psikolog Nüket Diner,  “Hem şehir yaşamına uyum sağlayabilmek hem de bol oksijenli doğal yaşam koşullarını yaşamak amacıyla Büyükada seçildi” diyor. Psikolog Diner’in verdiği bilgilere göre, otizmli bireyler normal hayatın içinde ada halkıyla iç içe yaşayarak iletişimsel, sosyal ve yaşamsal beceriler kazanırken, farklı eğitimlerle de bireysel gelişim ortamı buluyorlar. 5 katlı merkez toplam 500 m2., ayrıca çiçek ve meyve bahçeleriyle 90 m2. bir yüzme havuzu bulunuyor.

Eğitim programı, çocukların değerlendirilmesi sonucu belirleniyor ve daha sonra buna göre bir ücretlendirme yapılıyor.

Mikado Otizm Merkezi, Büyükada Maden'de açıldı

Mikado Otizm Merkezi, Büyükada Maden’de açıldı

– İstanbul

Büyükada Çarşı Camii nasıl olmalı?

Büyükada’da çarşı içinde yapılması planlanan cami için hazırlıklar sürüyor. Haftasonu Büyükada’da bir araya gelen bilim insanları, gazeteciler , eski bürokratlar, siyasiler ve ilahiyatçılar konuyla ilgili görüşlerini dile getirdiler. Toplantıya İstanbul Müftüsü Prof. Rahmi Yaran da katıldı.

 

Büyükada Çarşı Cami Derneği Başkanı Veysel Karani Pekdemir

Büyükada Çarşı Cami Derneği Başkanı Veysel Karani Pekdemir

Kasım 2012’de kurulan “Büyükada Çarşı Camii Derneği” Başkanı  Veysel Karani Pekdemir, AYEDAŞ’ın bulunduğu alanda yapılacak cami için her kesimin görüşünün alınacağını belirti.

Pekdemir, 465 metrekarelik alanın Haziran sonunda tapuda dernek adına tescil edildiğini açıkladı ve mimari tarzının nasıl olması gerektiği konsunda her türlü öneriye açık olduklarını söyledi.

Toplantıya katılan isimler görüşlerini açıklarken, camiinin Ada’nın mimarisine uygun, fonksiyonel ve estetik bir yapı olmasıgerektiğine vurgu yaptılar.

Büyükada Çarşı Camii Derneği Danışma Kurulu toplandı

Büyükada Çarşı Camii Derneği Danışma Kurulu toplandı

TOPLANTIYA KATILANLAR

Ahmet TANRIVERDİ (Yazar), Yrd.Dç.Dr. Ali Fethi OKYAR, Dr.Mimar Apostol PORİDİS, Atilla GÜNER (Gazeteci), . Can ESEN (Adalar Belediyesi Eski Başkanı), Coşkun ÖZDEN (Adalar Belediyesi Eski Başkanı), Doç.Dr. Ercan ÖZMEN, Yrd.Dç.Dr. Erdem DAMCI, Prof.Dr. Harun BATIRBAYGİL, Prof.Dr. Hüseyin CENGİZ, Prof.Dr. Hüseyin HATEMİ, Kadir CAN (Gazeteci, Fotoğraf Sanatçısı), Dr. Mimar Aras NEFTÇİ, Prof.Dr. Mustafa ÇAĞRICI (İstanbul Eski Müftüsü), Prof.Dr. Nuran KARA PİLEHVARİAN, Prof.Dr. Rahmi YARAN (İstanbul İl Müftüsü), Y.Mimar Salih GÖMLEKSİZOĞLU, Mimar Uluç YURTDURU, Dr. Üner KIRDAR (Emekli Büyükelçi) ve Yavuz Bülent BAKİLER (Yazar)

Zabıtadan, Büyükada’da sergi operasyonu

Ressam Necdet Kutlucan’n Büyükada’daki atölyesinin önünde asılı bulunan resim sergisi afişi bir operasyonla kaldırıldı. Bugün Zabıta ekipleri Çınar’daki eve gelerek duyuru bez afişi zorla söküldü. İlknur Levent’in, ‘kristallerin renkler ile yolculuğu” adını taşıyan sergi, atelyede gezilebiliyordu. 31 Ağustos’ta açılan serginin afişi, evin demirlerinde asılıydı. 18 gündür asılı olan afişin, neden söküldüğü anlaşılamadıb

Ressam Necdet Kutlucan'ın atelyesi önündeki afişi zabıtalar söktü

Ressam Necdet Kutlucan’ın atelyesi önündeki afişi zabıtalar söktü

Adalar’da kırmızı palmiye böceklerinden nasıl kurtulunur?

palmiye sahil2

Palmiye ağaçlarına zarar vermesiyle Adalar halkını tedirgin eden kırmızı palmiye böceklerini Cengiz Erdil ‘Sesli Dosya’da orman mühendisi Yüksel Özcan’la konuştu. Bu tür böceklerin yanlış ilaçlamadan çoğaldığını vurgulayan Özcan çözüm olarak yine ‘doğanın kendi dengesini’ gösterdi.

Yüksel Özcan Orman Yüksek mühendisi

Yüksel Özcan Orman Yüksek mühendisi

Özellikle sahil bölgelerindeki palmiyelerde sıkça görülmeye başlayan kırmızı palmiye böceklerinin sayısı gün geçtikçe artıyor. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde de yaygınlaşmaya başlayan bu böcek türünün en büyük zararı palmiye ağaçlarını kurutuyor olması. Son günlerde İstanbul’un Adalar halkı da palmiye ağaçlarına zarar veren böceklerden oldukça şikayetçi. İlçedeki 50 yıllık palmiye ağaçlarının kurumaya yüz tutması Ada sakinlerini tedirgin ediyor.kırmızı_palmiye- böceği

Cengiz Erdil ‘Sesli Dosya’da palmiye ağaçlarından beslenen bu zararlı böcek türünü konu aldı ve orman mühendisi Yüksel Özcan’a mikrofon uzattı. Yanlış ilaçlama yöntemleriyle bu tür böceklerin çoğaldığına dikkat çeken Özcan; “Doğayı kendi dengesine bıraksak hiçbir sorun kalmaz’ diye konuştu.

Cengiz Erdil: Kırmızı palmiye böceği nedir önce bize onu anlatır mısınız?

Yüksel Özcan: Bütün canlılar besinle besleniyor. Böceklerin de besin kaynağı bitkiler. Kırmızı palmiye böceği de palmiyenin odunuyla beslenen bir böcek aslında. Odundaki öz suyuyla besleniyor. Odunun içinde biliyorsunuz iletim kanalları vardır, topraktan alınan besinler yaprağa o iletim kanallarıyla gider. Onu bilen böcekler burada kendisine bir yuva yapıyor ve kendi çoğalmasını sağlamak için yumurtasını koyuyor. Yumurtalar orada kuluçkasını tamamlıyor, sonra içinden tırtıl çıkıyor. Tırtıl da büyümek için bu ağacın odununu yani odundaki üretim kısmını yemeye başlıyor.

Cengiz Erdil: Palmiye ağaçları adalarda hayli fazla.Bu böcek palmiyeleri kurutuyor galiba değil mi?

Yüksel Özcan: İşin doğrusu şöyle bir şey; palmiyeleri kurutuyor diye kesin bir şey diyemeyiz. Çünkü o ille de kurusun diye yemiyor onu. Ancak o beslendiği için palmiyeler fazla beslenemiyor ve iletim sağlayamıyor. O yüzden de bize kuruyor gibi geliyor. Ancak şöyle bir şey var; bu böceklerin popülasyonu arttığı için palmiyelerde aşırı derecede kurumalar görülüyor. Normal seviyede olsa hiçbir palmiye kurumaz. Her palmiyede bu olmuyor tabii ki bazılarında oluyor. Onun da birkaç nedeni var ben en çok onlara değinmek isteyeceğim. Hiçbir böcek kendi besin kaynağının yok olmasını istemez ancak biz ona neden oluyoruz. O da şundan kaynaklanıyor; belki duymuşsunuzdur Adalarda palmiyelerden başka kızıl çamlar da var. Çamlara da bir böceğin 100 seneden fazladır zarar verdiği söyleniyor. O konuda 100 yıldan beri ilaçlama yapılırken sonradan ilaçlamayla yok ettiğimiz böcek çoğalmaya başladı. Aslında böcekleri yok etmek değil, böceklerin dengesinin sağlamanın asıl yöntem olduğunu çözdük ve Adada öyle bir çalışma başlattık. Bu çalışma böcekle beslenen başka böceklerin çoğalmasını sağlamaktı ve o çalışmada biz başarı sağladık.

Cengiz Erdil: Bu da biyolojik mücadelede yeni bir yöntem oluyor değil mi?

Yüksel Özcan: Tabii, evet. Palmiyede çoğalmasının bir sebebi Ada’da yapılan ilaçlamalardır. Ormanda yasakladık ama şehir içinde maalesef Ada sakinleri sineklerden dolayı ilaçlama yapmaya zorluyorlar belediyeyi. Belediye de şikayetleri durdurmak için ilaçlıyor ama palmiyeleri soran yok. Ağacın üstünde bir böcek var ve ilaçlama yapılırken o böcekle beslenen var veya onların parazitleri var yani böceği dengede tutan. Bir milyon olmasın diye çalışan gerçekten sanatçı böcekler var. Onları da biz ilaçlamayla yok ettiğimiz için bu böceklerin sayısı arttığı için palmiyelerde de zarar meydana geliyor. Yoksa bundan 50 sene önce palmiyeler vardı ama böyle bir şey yoktu.

Cengiz Erdil: Biz doğayı kendi haline bıraksak hiçbir sorun olmayacak değil mi?

Yüksel Özcan: Aynen, siz hiçbir şey yapmayın bırakın en fazla 10 yıl içinde her şey dengesine gelir.

Cengiz Erdil: Çok önemli bir şey söylüyorsunuz.

Yüksel Özcan: Adaya veya Türkiye’ye de bu böcek nereden geldi? Asıl vatanı bunun Güney Akdeniz ülkeleri. Türkiye’ye gelmesinin nedeni de dışarıdan yapılan ithal fidanlarla geldi bunlar, toprakla geldi, gübreyle geldi. Bizim insanımız ithal olsun da ne olursa olsun gibi alır ve  onun diğer şeylerini hiç düşünmez. O yüzden bakın 2002 yılında bu böcekle ilgili sırf Tarım Bakanlığı bir yönetmelik çıkarttı. Bu böcekten nasıl az zarar görürüz diye bir yönetmelik bu ve sınırlarda bitki koruma işlemi yapıyor. Ama bunu 2002 yılında yaptı, bundan önce yurtdışından gelen hiçbir palmiye kontrol edilmedi.

Cengiz Erdil: Demek ki ilaçlama yapılırken gelişi güzel her ilacı ağaçlara böceklere sıkmamak gerekiyor öyle mi?

Yüksel Özcan: Tabi, asla. Daha çok zarar veririz. Zaten bu böceğin en büyük zarar yaptığı dönem tırtır dönemi. O da Mart, Nisan ayında yapmış. Bundan sonra yapacağı zarar da yok. Çünkü artık ergin döneme geçiyor. Ergin dönemde de bu odunla beslenmiyor artık öteki taraflara gidiyor.

 

Büyükada’da yine fayton kazası

Büyükada’da turist ailenin içinde bulunduğu fayton devrildi. Kazada yaralanan 5 kişi deniz ambulansıyla Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı.fayton_kazası

İstanbul’a tatile gelen Suudi aile, Büyükada’da fayton kiraladı. Saat 15.30 sıralarında Ada turu sırasında atların ürkmesi sonucu araç devrildi. Sürücü faytondan atlayarak kurtulurken, ikisi çocuk 5 turist yaralandı. Suudi aile önce deniz ambulansıyla Maltepe’deki İDO iskelesine daha sonra da iki ayrı ambulansa Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. (Hürriyet)

Daha önce fayton sürücüsü ölmüştü

Yılmaz Kaini’nin gözüyle Büyükada ve adalılar

Adalar Kültür Derneği’nin MSGSÜ Fotoğraf Bölümüyle gerçekleştirdiği “Kaini’ye Saygı- Büyükada” sergisi  açıldı. 24 Ağustos Cumartesi günü Splendid Palas Oteli’nde yapılan kokteyl,adalıları yıllar öncesine götürdü. Kimler yotu ki üstad Kaini’nin objektifiyle ölümsüzleytirilenler arasında. Leblebici Habib Abi, Kahveci Hamdi Baba, Ligor.. Onlarca tarihi ev, yok olup giden kültürel zenginlik..
Adalar Kültür Derneği Başkanı Özer Kangür sergi açılışında yaptığı konuşmada, “Yılmaz Kaini’nin ölümsüz eserlerini sergilemekten onur duyuyoruz. Mimar Sinan’daki öğrencileri, dostlarına teşekkür ederiz. İleride bunları kitap yapmayı planlıyoruz. Destek bekleriz” dedi.
1970’li yıllarda çekilmiş fotoğrafların yer aldığı sergi duygu dolu.. 24 ağustos 2013’te açılan sergi bir hafta boyunca  açık kalacak.
Habib Abi
Büyükada'nın sembollerinden rahmetli Habib Abi.. Yılmaz Kaini objektifinden

Büyükada’nın sembollerinden rahmetli Habib Abi.. Yılmaz Kaini objektifinden

 

 

Hamdi Abi
hamdi ada kaini

Büyükadalı Yılmaz Kaini’ye saygı sergisi

Adalar Kültür Derneği, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fotoğrafçılık Bölümü İşbirliği ile Büyükadalı fotoğraf sanatcısı Yılmaz Kaini anısına sergi düzenlenecek.

24 Ağustos Cumartesi günü Saat 18.30’da Büyükada’daki Splendid Otel’de açılacak serginin adı  ‘Yılmaz Kaini’ye saygı-Büyükada Fotoğrafları’ adını taşıyor.

Yılmaz Kaini, fotoğraf ustasıydı

Yılmaz Kaini, fotoğraf ustasıydı

YILMAZ KAİNİ KİMDİR?

1932 doğumlu olan Kaini Fizik mezunu ve atom ile çekirdek fiziği konusunda uzmanlaştı. Fotoğrafa olan ilgisi Zoğrafyan Lisesi’ne giderken başladı. İlk ödülünü de yine lisede öğrenciyken kazandı.İstanbul Üniversitesi, Fen Fakültesi, Fizik Bölümü’nü bitirdi.1953’lerde başlayan bu ilgi üniversitede fizik-matematik eğitimi görürken de sürdü.

Fen Fakültesi’nde araştırmacı olarak çalıştı.İstanbul Üniversitesi’nde ilk önce Atom ve Çekirdek Fiziği, daha sonra jeofizik kürsülerinde bir yandan pozitif bilimler alanında uzmanlaşırken bir yandan da yaşamı en yakından izleyen bir disiplini, görüntü sanatını geliştirmiş.

Bunun yanı sıra Fen Fakültesinde radyo program şefliği ve istasyon menajerliği görevlerinde bulundu.
1971-1976 yılları arasında İFSAK Yönetim Kurulu’nda görev aldı.
1980 yılında üniversitedeki görevinden istifa ederek bir yıl kadar süre ile bir reklâm firmasında fotoğraf danışmanı olarak çalıştı.1981 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Ana Sanat Dalı’na öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı.
Ansel Adams’ın geliştirdiği siyah-beyaz fotoğrafta uygulanan ‘zone system’ tekniğinin Türkiye’de ilk uygulayıcılarından biridir.

ÖDÜLLERİ

1953 – Zoğrafyan Lisesi’nde Fotoğraf Ödülü.
1971 – Agfa Uluslararası Fotoğraf Yarışması’nda Mansiyon.
1973 – Paris Kodak Yarışması, 6. Grup Ödülü.
1975 – Turizm Bakanlığı’nın Düzenlediği Yarışmada 3.lük.
1977 – İFSAK 4. Ulusal Yarışması’nda 2.lik.

Ulusal ve uluslararası fotoğraf yarışmalarında 7 ödül aldı.